Öykü 1

Home

En Yeniler | En Çok Satanlar | Ayin Kitabi | Yazilar | Yazilar 1 | Yazilar 2 | Siirler | Öykü | Öykü 1 | Sizden Gelenler | Aforizmalar | Aforizmalar 1 | Aforizmalar 2 | Aforizmalar 3 | Aforizmalar 4 | Kitapla Ilgili Linkler | e-mailim
Kitap

Bu birincisi:

Ünlü Çin Filozofu Lao Tzu'nun Bir Öyküsü

Bir köyde, yasli bir adam varmis.. Çok fakir.. Ama, Kral bile onu kiskanirmis.. Öyle dillere destan bir beyaz ati varmis ki... Kral, at için

ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamini teklif etmis ama, adam satmaya yanasmamis..
"Bu at, bir at degil benim için.. Bir dost.. Insan dostunu satar mi?" dermis hep...

Bir sabah kalkmislar ki, at yok..
Köylü ihtiyarin basina toplanmis..
"Seni ihtiyar bunak.. Bu ati sana birakmayacaklari, çalacaklari
belliydi.

Krala satsaydin, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yasardin. Simdi ne paran var, ne de atin" demisler..

Ihtiyar "Karar vermek için acele etmeyin" demis.. Sadece 'At kayip'
deyin. Çünkü gerçek bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiginiz karar.
Atimin kaybolmasi, bir talihsizlik mi, yoksa bir sans mi, bunu henüz
bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir baslangiç. Arkasinin nasil gelecegini kimse bilemez.."

Köylüler ihtiyar bunaga kahkahalarla gülmüsler.

Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansizin dönmüs.. Meger çalinmamis, daglara gitmis kendi kendine.. Dönerken de, vadideki 12 vahsi ati pesine takip getirmis.
Köylüler, ihtiyar adamin etrafina toplanip özür dilemisler..
"Babalik" demisler.. "Sen hakli çiktin.. Atinin kaybolmasi bir talihsizlik degil adeta bir devlet kusu oldu senin için.. Simdi bir at sürün
var.."

"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demis ihtiyar.. Sadece atin geri döndügünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne
getirecegini henüz bilmiyoruz. Bu daha baslangiç.. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz, kitap hakkinda nasil fikir
yürütebilirsiniz?.."

Köylüler bu defa ihtiyarla açikça dalga geçmemisler ama, içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmisler..
Bir hafta geçmeden, vahsi atlari terbiye etmeye çalisan ihtiyarin tek oglu attan düsmüs ve ayagini kirmis. Evin geçimini temin eden ogul,
simdi uzun zaman yatakta kalacakmis.
Köylüler gene gelmisler ihtiyara..
"Bir kez daha hakli çiktin" demisler. "Bu atlar yüzünden tek oglun bacagini uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak baskasi da
yok..
Simdi eskisinden daha fakir, daha zavalli olacaksin" demisler..

Ihtiyar "Siz, erken karar verme hastaligina tutulmussunuz" diye cevap vermis. "O kadar acele etmeyin. Oglum bacagini kirdi. Gerçek bu..
Ötesi sizin verdiginiz karar.. Ama acaba ne kadar dogru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacagi size asla
bildirilmez.."

Birkaç hafta sonra, ülke, büyük bir savasa girmek zorunda kalmis.
Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çagirmis.
Köye gelen görevliler, ihtiyarin kirik bacakli oglu disinda bütün gençleri askere almislar. Köyü matem sarmis. Çünkü savasin kazanilmasina imkan yokmus, giden gençlerin ya ölecegini ya da esir düsüp köle olarak satilacagini
herkes biliyormus.

Köylüler, gene ihtiyara gelmisler..
"Gene hakli oldugun kanitlandi" demisler. "Oglunun bacagi kirik, ama hiç
degilse yaninda. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oglunun bacaginin kirilmasi, talihsizlik degil, Sansmis meger.."

"Siz erken karar vermeye devam edin" demis, ihtiyar.. Oysa ne olacagini kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oglum yanimda,
sizinkiler askerde.. Ama bunlarin hangisinin talih, hangisinin sanssizlik oldugunu sadece Tanri biliyor."

Lao Tzu, öyküsünü su nasihatla tamamlamis :
"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkiniz kalmaz.
Hayatin küçük bir parçasina bakip tamami hakkinda karar vermekten kaçinin.

Karar aklin durmasi halidir. Akil, insani daima karara zorlar ve gezi asla sona ermez.
Bir yol biterken, bir yenisi baslar. Bir kapi kapanirken, bir baskasi açilir.
Bir hedefe ulasirsiniz ve daha yüksek bir hedefin hemen oracikta oldugunu görürsünüz.

Bu da ikincisi:

GARDENYALAR
12 Yasimdan bu yana, her yil dogum günümde bana, kimin gönderdigi belli olmayan beyaz bir gardenya gelirdi. Üzerinde ne bir not ne de bir kart olurdu. Çaresiz bir sekilde çiçekçiyi aradigimda ise; ödemenin pesin yapildigini söylerlerdi. Bir süre sonra, çiçegi gönderenin kimligini ögrenme çabalarimdan vazgeçtim. Yumusacik, pembe kâgitlara sarilmis sihirli bir görünüm sergileyen beyaz çiçegin bas döndüren kokusunun ve güzelliginin tadini çikarmaya basladim. Fakat, hiçbir zaman da gönderenin kim oldugu üzerine hayaller kurmaktan vazgeçmedim. En mutlu anlarim, kimligini saklayan bu çok utangaç ama tuhaf, ayni zamanda heyecan verici ve harika insanin kim oldugunu düsünerek geçti. Ergenlik dönemimde, çiçegi gönderenin beni çok seven ya da benim tanimadigim, ama bana hayran bir erkek oldugunu düsünmek çok zevkliydi. Annem genellikle benim bu hayallerime katkida bulunurdu. Bana sk sk, bu kisinin iyilik yaptigim ve tesekkürünü bu biçimde dile getirecek biri olup olmadigini sorardi. O zaman, bisikletime binerken, küçük çocuklariyla alisveristen eli kolu dolu olarak evine gelen komsumuzu animsardim. Çünkü, her zaman o komsumuzun aldiklarini arabasindan eve tasimasina yardim eder ya da çocuklarin yola firlamalarini engellerdim. Çiçekleri gönderen, belki de caddenin karsisindaki evde oturan yasli adamdi. Kisin buz tutan merdivenlerden inerken düsmemesi için, posta kutusundaki mektuplarini posta kutusundan ben alir götürürdüm evine. Annem, gardenya konusunda hep hayal gücümü kullanmama yardim etmistir. Çocuklarinin hep yaratici olmalarini isterdi. Ayrica, sadece kendisinin degil, tüm dünyanin bizi sevdigini hissetmemizi isterdi. 17 Yasina geldigimde bir erkek kalbimi kirdi. Beni telefonla son kez aradigi gece, uyuyana kadar agladim. Ertesi sabah uyandigimda aynamin üzerine rujla yazilmis bir not buldum: Yari Tanrilar çekip gittiklerinde, gerçek Tanrilar ortaya çikarlar. Unutma!." Emerson'in bu sözleri hakkinda uzun uzun düsündüm ve çektigim acilar yok olana kadar da annemin yazdiklarini aynamdan silmedim. Cam siliciyi elime aldigimda annem gerçekten iyilestigimi biliyordu artik. Fakat elbette annemin iyilestiremeyecegi yaralar da aldim. Babam bir kalp krizinde öldü. Duydugum üzüntü bir anda terkedilmislige, korkuya, güvensizlige ve öfkeye dönüsmüstü Yasadigi büyük aci bile annemin duygularimi anlamasini engellememisti. Çocuklarinin kendilerini nasil hissettikleri her zaman onun için çok önemli olmustu. Bize, çirkinliklerde bile bir güzellik bulmayi ögretmisti. Annem çocuklarinin kendilerini gardenya gibi görmelerini istemisti. Güzel, güçlü, mükemmel sihirli ve belki de biraz gizemli bir koku ile birlikte. Annem, ben 22 yasima geldigimde öldü ve ben annemin ölümünden 10 gün sonra evlendim. Gardenyalar o yildan sonra gelmez oldu.
MARSHA ARONS

Tüm annelere...

ANASAYFA